EMİRLER
Daha önceki sayfalarda bir müslümanın uyması gereken kuralları vermiştik. Şimdi bunları Kitap'taki sırasıyla, başka bir tarzda ele alacağız.
Yüce ALLAH’ın emirleri, KUR’AN-I KERİM’de karşımıza üç şekilde çıkıyor.
Birincisi, ilk inen âyetlerdeki gibi “Oku!.. Secde et!.. Yaklaş!.. Yalancıya boyun eğme!..” şeklinde, emir kipindedir… Olumlu (“oku” gibi) ve olumsuz (“boyun eğme” gibi) emirler, yasaklardır. Tesbiti çok kolaydır. Peygamberimize, müminlere, müslümanlara hitap eden emirler (“Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Namazı kılın. Zekâtı verin. Allah’tan af dileyin. -Müzemmil, 20- tarzında) olduğu gibi Kitap Ehli’ni, Yahudiler’i, münâfıkları, müşrikleri, kâfirleri , hatta Şeytan’ı muhatap alan emirler de vardır. Onlara da uymak gerekir. Meselâ, Hazret-i Hud’un Ad kavmine hitâben, “Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin! Sonra O’na yönelin ki, üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da, Allah’tan yüz çevirmeyin!” (Hud , 52) demesi; bize ALLAH’tan af dilemeyi, O’na yönelmeyi, O’ndan asla yüz çevirmemeyi hatırlatmalıdır.
İkinci grup emirler cümlenin içinde gizlidir... “Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz.” (Kalem , 29) âyetinde, makbûl kulların ALLAH’ı tesbih ettiği dile getiriliyor, bundan da “ALLAH’I tesbih edin” imâsı çıkıyor. Zâten aynı âyetin başında “ALLAH’I tesbih et!” (Kalem 29) emri vardır... Yine “Biz de herşeyimizle Rabbimize yöneliriz” (Kalem 29) âyetinde makbûl kulların herşeyleri ile ALLAH’a yöneldikleri dile getirilip, bizden de o bekleniyor… Bu tarz âyetlerin her birinin böyle yorumlanması, ALLAH’ın emrinin ne olduğunun çıkarılması gerekir.
Üçüncü grup emirler satırlar arasında gizlidir. “Gerçekten biz zâlimler olduk.” (Kalem, 29) ifâdesi, başkalarının hâlini anlatıyorsa da, bize “Sen zâlimlerden olma!” emrini ilham etmelidir… “Kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür, ve güzelliği yalanlarsa, Biz onu, en zor olana sevkedeceğiz “ (Leyl, 8-10) âyetleri sanki hep başkalarından bahsediyormuş gibi alınır. Halbuki, sâdece bu kısımdan “Cimriliğe sapma!.. Kendini tüm ihtiyaçların üstünde görme!.. Büyüklük taslayıp çevrendeki güzellikleri yalanlama!.. Görmemezlikten gelme!..” şeklinde kendimize ikazlar çıkarmalıyız.
Bir misâl daha verelim: Nahl Sûresi 10-11. âyetler şöyledir: “O sizin için gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır. O suyla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşitten meyvalar bitirir. Hiç kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için gerçek bir mucize vardır. “ ALLAH diyor ki, “Yağan yağmuru görünce derin derin düşün!” Öyleyse “Bu suyla şimdi nehirler coşacak, göller taşacak, barajlar dolacak. Ekinler, otlar yetişecek, ağaçlar büyüyecek, bize zeytin hurma, üzüm gibi meyvalar verecek. O sudan hem biz içeceğiz, hem hayvanlarımız içecek. Böylece ilerde bize yiyecek olacaklar. Bu ne büyük bir mucizedir!” diye düşünmek, ardından hamdetmek lâzım.
Birde şu âyet var: “ALLAH dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.” (Nahl , 20) Bunu okuyan, “Benim ALLAH dışında bir yakardığım, bir putum yok. Bu âyet benimle, bizimle ilgili değil,” diye aklından geçiriyor. Halbuki bir kaç gün once falanca babanın türbesine gidip mum dikmişti. Üç gün once patronuna, “Ne olursa sizden olur, n’olur, oğluma da bir iş bulun,” diye yalvarmıştı… Halbuki, herşey ÖNCE ALLAH’tan, sonra kuldan istenmeli. İsterken de ALLAH’a yalvardığımız üslûbu asla kula kullanmamalı!
Bu üç hususu dâima aklımızda tutalım. Bu listeden bir âyeti okuduğumuzda, “Bu niye buraya konmuş?” diye tereddüte düşersek, başa dönüp bu üç hususu bir daha okuyalım. Ve unutmıyalım ki, hemen her âyette yapmamız istenen, yapmamız yasaklanan veya öyle imâ edilen hususlar vardır. Bunlar bilinmeden, bunlara uyulmadan öyle tarikat, şeyh falan işe yaramaz!
Şimdi ALLAH'ın doğrudan "yap" diye emrettiği hususları Kur'an-ı Kerim'deki sırasıyla verelim.
KUR'AN-I KERİM'DE ALLAH'IN YAPILMASINI EMRETTİKLERİ
Başlıyoruz:
– ORTALIĞI ESAS BOZANLARIN “BİZ İSLÂH İSLÂH EDİCİYİZ, DEMOKRASİ GETİRİYORUZ, ÖZGÜRLÜK MEDENİYET GETİRİYORUZ,” DİYENLER OLDUĞUNU BİLMEK
- “Hem onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın,’ denildiğinde:
‘Biz ancak ıslah edicileriz,’" derler.”
-“İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat
anlamazlar.” (Bakara 2/11-12)
-BİZİ VE BİZDEN ÖNCEKİLERİ YARATAN RABBİMİZE KULLUK ETMEK,
- “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki
(Allah'ın) azâbından korunasınız.” (Bakara 2/21)
-YAKITI İNSANLAR VE TAŞLAR OLAN, İNKÂRCILAR İÇİN HAZIRLANMIŞ ATEŞTEN SAKINMAK ,
ONA GÖRE DAVRANMAK
- “... Yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için
hazırlanmış ateşten sakının.” (Bakara 2/24)
- TEVRÂT’I VE İNCİL’İ TASDİK EDEN KUR’AN’A İMÂN ETMEK
- ANCAK ALLAH’TAN KORKMAK
- “Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak
indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar
edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç
paraya değişmeyin. Ancak benden korkun.”
(Bakara 2/41)
- NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK
- RÜKÛ EDENLERLE BİRLİKTE RÜKÛ ETMEK
- “Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin,
rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.”
(Bakara 2/42)
- SABIRLA ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK
- SABIRLA ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK
- “Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu,
(Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.”
(Bakara 2/45)
-ALLAH’IN VERDİĞİ NİMETİ HATIRLAMAK
– ALLAH’IN BİZİ ÂLEMLERE ÜSTÜN KILDIĞINI HATIRLAMAK
- “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi
âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara 2/47)
-KİMSENİN YERİNE BİRŞEY ÖDEYEMİYECEĞİ, KİMSEDEN ŞEFAAT KABUL EDİLMİYECEĞİ, KİMSEDEN FİDYE ALINIP KURTULUŞ SAĞLANMIYACAĞI, KİMSEYE YARDIM YAPILMAYACAĞI BİR GÜNDEN KORUNMAK
- “Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez,
kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara
hiçbir yardım da yapılmaz.” (Bakara 2/48)
- TEVBE İLE RABB’İMİZE DÖNMEK
- NEFSİMİZİ ÖLDÜRMEK
- ALLAH'IN TEVBELERİ KABUL EDİCİ VE RAHİM OLDUĞUNU BİLMEK
- “Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz
o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zûlmettiniz, bari gelin
Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız
Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul
buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.” (Bakara 2/54)
Bâri, vücuda getirdiği herşeyin âzâ ve cihâzını herhangi bir modele bağlı olmadan
yoktan vâredip, birbirine uygun ve kusursuz yaratan demektir.
Rahim; Ahiret'te yalnız Müslümanlar'a merhamet eden anlamına gelmektedir.
Ahzap Sûresi 43. âyet'te der ki; "Allah mü’minlere karşı rahimdir, çok merhametlidir."
kullanılabilir.
- ALLAH’IN NİMETLERİNDEN BOL BOL, DİLEDİĞİMİZ ŞEKİLDE YİYEBİLDİĞİMİZ İÇİN ŞÜKRETMEK
- “BİZİ BAĞIŞLA!” DEMEK
-“Hani bir zamanlar (Yahudiler’e) "Şu şehre girin de onun
nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan
secde ederek girin ve >hıtta (bizi bağışla!)< deyin ki,
size, hatâlarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara
nimetlerimizi daha da arttıracağız,’ dedik.” (Bakara 2/58)
– BİZİ VE BİZDEN ÖNCEKİLERİ YARATAN RABBİMİZE KULLUK ETMEK
- “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabb'inize kulluk edin ki, (Allah'ın) azabından
korunasınız. (Bakara 2/83-84)
- SÂDECE ALLAH’A İBÂDET ETMEK,
- ANAYA, BABAYA İYİLİK ETMEK,
- AKRABAYA İYİLİK ETMEK,
- YETİMLERE İYİLİK ETMEK,
- YOKSULLARA İYİLİK ETMEK,
- İNSANLARA HOŞ SÖZ SÖYLEMEK,
- NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK,
- ZEKÂT VERMEK,
-"...ANCAK ALLAH'A İBÂDET EDİN. ANAYA, BABAYA,
AKRABAYA, YETİMLERE, YOKSULLARA İYİLİK
EYLEYİN. İNSANLARA HOŞ SÖZ SÖYLEYİN. NAMAZI
DOSDOĞRU KILIN, ZEKAT VERİN.. BİRBİRİNİZİN
KANINI DÖKMEYİN. BİRBİRİNİZİ YURTLARINDAN
ÇIKARTMAYIN..." (Bakara 2/83-84)
- ULU KİŞİLERE “BİZE BAK, BİZİ GÖZET” DEMEK
- KUR’AN ÂYETLERİNİ İYİ DİNLEMEK
- “Ey imân edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve
iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.” (Bakara 2/104)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından bir şey tebliğ ve tâlim
buyurulduğu zaman, ara sıra Müslümanlar’dan bazıları “Râinâ-
Bize riâyet et, ey Allah'ın Resulü." derlerdi ve bununla "Acele etme,
müsaade buyur ki, anlayalım." demek isterlerdi. Cenab-ı Allah,
böyle demeyi,, bu "râinâ" tabirini kullanmayı yasaklayarak, "unzurnâ -
‘ bize bak, bizi gözet,’ deyiniz ve söze de iyi kulak veriniz, dikkatle dinleyiniz,
iyi belleyip akılda tutunuz,” buyuruyor ki, bunda çok ince ve mühim bir
edep öğretimi vardır.
- EHL-İ KİTAPTAN BİR ÇOĞUNUN, YÂNİ HIRISTİYANLAR’IN VE YAHUDİLER’İN
YURDU İSTİLÂ ETMİŞ OLAN MİSYONERLERİN, FİLİMLERİN, BATI MÜZİĞİ
PARÇALARININ, GAZETE HABERLERİNİN, KİTAPLARIN BATI KANUNLARININ,
BITILILARLA YAPILAN ANTLAŞMALARIN AMACININ BİZİ İMÂNIMIZDAN,
İSLÂMÎ ESASLARDAN ÇEVİRMEK OLDUĞUNU BİLMEMİZE RAĞMEN,
ONLARA KAPILMADAN HOŞGÖRÜYLE DAVRANMAK
- “Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan
sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten
sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı
bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın,
tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye
kâdirdir. (Bakara 2/109)
- NAMAZI HAKKIYLA KILMAYA BAKMAK - ZEKÂTI VERMEK
- “Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi
nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu
bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
(Bakara 2/110)
- ALLAH’A İMÂN ETMEK,
- ÂHIRET GÜNÜ’NE İMÂN ETMEK,
- MELEKLERE İMÂN ETMEK,
- KİTAPLARA İMÂN ETMEK,
- PEYGAMBERLERE İMÂN ETMEK,
- SEVDİĞİ MALINI AKRABASINDAN MUHTAÇ OLANLARA VERMEK,
- SEVDİĞİ MALINI YETİMLERE VERMEK,
- SEVDİĞİ MALINI YOKSULLARA VERMEK,
- SEVDİĞİ MALINI GARİP YOLCULARA VERMEK,
- SEVDİĞİ MALINI DİLENENLERE VERMEK,
- SEVDİĞİ MALINI ESİRLERİN AZÂDINA VERMEK
- FARZ OLAN NAMAZI EDÂ ETMEK,
- ZEKÂTI ÖDEMEK,
- AHİTLEŞİNCE AHİTLERİNİ YERİNE GETİRMEK,
- SIKINTIDA SABREDİP SEBÂT ETMEK,
- HASTALIKTA SABREDİP SEBÂT ETMEK,
- MUHAREBENİN KIZIŞTIĞI ZAMANLARDA SABREDİP SEBÂT ETMEK
- "Hayır ve taat yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir.
Fakat hayır, taat ve tehzib, ALLAH'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmektir. Sevdiği malını akrabasından muhtaç olanlara,
yetimlere, yoksulara, garip yolculara, dilenenlere, esirlerin azadına vermektir.
Farz olan namazı eda etmek, zekatı ödemek, ahitleşince ahitlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve muharebenin kızıştığı zamanlarda sabredip düşman
önünde sebat etmektir. İŞTE SÂDIK OLANLAR, VE İŞTE ANCAK MÜTTAKİ OLANLAR BUNLARDIR!.." (Bakara 2/177)
ÇOK ÖNEMLİ!..İSLAM'IN TEMEL PRENSİPLERİ işte bunlar!..
Aynı tarz bilgi BAKARA 83-84, 177., NİSÂ 36-39, 135., EN'AM 151-158.,
ÂRAF 33.,RÂD 20-22, NAHL 90., İSRÂ 22-39., MÜMİNÛN 1-9, FURKAN 63-74,
KASAS 52-55, LOKMAN 13-19, SECDE 15-16, ŞÛRA 36-39,AHKAF 15,
HUCÛRAT 10-12, 14, 17, ZÂRİYAT 16-19, MEARİC 19-35., ....
âyetlerde de var.
- İSTERSE KENDİ ALEYHİNİZDE VEYA ANA BABANIZIN,
YAKIN HISIMLARINIZIN ALEYHİNE OLSUN, ADÂLETİ
AYAKTA TUTMAK
- İSTERSE KENDİ ALEYHİNİZDE VEYA ANA BABANIZIN,
YAKIN HISIMLARINIZIN ALEYHİNE OLSUN, ALLAH İÇİN
ŞAHÂDET EDENLERDEN OLMAK
- İSTERSE ZENGİN VEYA FAKİR BULUNSUN, ADÂLETİ
AYAKTA TUTMAK
- İSTERSE ZENGİN VEYA FAKİR BULUNSUN, ALLAH İÇİN
ŞAHÂDET EDENLERDEN OLMAK
- "Ey iman edenler! ADALETİ AYAKTA TUTANLAR, VE ALLAH
İÇİN ŞAHADET EDENLER OLUN. İSTERSE KENDİ ALEYHİNİZDE
VEYA ANA BABANIZIN, YAKIN HISIMLARINIZIN ALEYHİNE OLSUN!.
İSTERSE ZENGİN VEYA FAKİR BULUNSUN. ALLAH
İKİSİNE DE YAKINDIR. ARTIK DÖNEREK NEFSİNİZİN
ARZUSUNA UYMAYIN!. ŞAYET DİLİNİZİ EĞER, VEYA
YÜZÇEVİRİRSENİZ, ŞÜPHE YOK Kİ ALLAH NE
YAPARSANIZ HABERDARDIR." (Nisâ 4/135)
ADÂLET'in karşıtı ZULÜM'dür. O yüzden ADÂLET hem
DİN'in, hem de MÜLK'ün temelidir. DÜNYA KÜFÜR'le
yıkılmaz, ZULÜM'le yıkılır... Bu yüzden bilhassa
HÜKÜMDAR, İDÂRECİ, HÂKİM durumunda
bulunanlar ÂDİL olmak zorundadırlar.
- ÖLÇÜ VE TARTIYI TAM ADÂLETLE YAPMAK,
- İLGİLİ KİŞİ AKRABANIZ DAHİ OLSA, ADÂLET YAPMAK,
- ALLAH’A VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTMAK
- "... Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın...
Akrabanız da olsa, adâlet yapın. ALLAH'a verdiğiniz sözü
tutun... İşte benim doğru yolum budur.." (En’am 6/156-158)
- ADÂLETLE HAREKET ETMEK
- İHSAN ETMEK
- AKRABAYA VERMEK
- "ALLAH, adâleti, ihsanı, akrabayı vermeyi emreder."
( Nahl 16/90)
-İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAYA, BABAYA GÜZEL SÖZ SÖYLEMEK
- İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAYA, BABAYA KANADINI
İNDİRMEK, ONLARI KORUMAK
-“RABBİM, İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAM, BABAM BENİ KÜÇÜKLÜĞÜMDE
NASIL YETİŞTİRDİLERSE, SEN DE BUNLARA ACI” DİYE DUA ETMEK,
- "Rabbin....anaya babaya iyilik etmenizi emretti. İkisinden birisi,
yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara
'öf' deme! Onlara güzel söz söyle!.. Kanadını indir ve 'Rabbim,
bunlar beni küçüklüğümde nasıl yetiştirdilerse, sen de bunlara acı!' de."
(İsra 17/23)
- AKRABAYA HAKKINI VERMEK
- YOKSULA HAKKINI VERMEK
- YOLCUYA HAKKINI VERMEK
- "Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver.” (İsra 17/26)
-- EĞER AKRABADAN YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK
- EĞER YOKSULDAN YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK
- EĞER YOLCUDAN YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK
- " Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver.
Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, bari onlara
yumuşak söz söyle." (İsra 17/26-27)
-AHDE VEFA ETMEK
- "Ahde vefa edin!.. Zira ahitlerini nakzedenler mes'ul
olacaklardır." ( İsra 17/34)
- ÖLÇTÜĞÜ ZAMAN TAM ÖLÇMEK
- DOĞRU TERÂZİ İLE TARTMAK
- "Ölçtüğünüz zaman da TAM ölçün!.. DOĞRU terazi ile tartın!..Bu daha hayırlı, âkıbeti daha güzeldir." (İsra 17/35)
- ALLAH’IN BİZİM İÇİN BELİRLEDİĞİ ŞERİAT VE YOL ÜZERE HAREKET ETMEK
-HAYIR İŞLERİNE KOŞMAK
- "Sizden her biriniz için bir ŞERİAT ve bir YOL belirlemişizdir. ALLAH isteseydi,
hepinizi TEK bir ÜMMET yapardı. Fakat size verdiği içinde SINAMAK istedi. Öyle ise
HAYIR İŞLERİ'ne koşun." (5/48)
ŞER' izah etmek; ŞER'İAT suya varılan yoldur. ALLAH'ın
indirdiği HUKUK SİSTEMİ'ne ŞER'İAT denir...MİNHAC da
KOLAY YOL demektir, ayette ikisi de kullanılmıştır.
Bu âyet son derece mühim!.. Bir defa YOL'u ALLAH'ın
belirlediğini söylüyor. İkincisi her topluma AYRI bir YOL
olduğunu vurguluyor.
Demekki bütün dünyayı BATI KÜLTÜRÜ altında toplama,
BATI DEĞERLERİ'ni bütün insanlara kabul ettirme çabası
yanlıştır, başarısızlığa mahkumdur. ALLAH bile böyle bir şeye
kalkmamış.
Demekki herkesin kendisine en uygun olan yolu bulması, daha
doğrusu TANRI'nın kendisine hangi yolu gösterdiğini anlamaya
çalışması şarttır.
Ayrı yollardan (ki TARİKAT ta bu demektir) Amacın
İMTİHAN olduğunu, insanların yarışmasını istediğini
söylüyor. Bu YARIŞ bir REKABET'tir, ancak piyasa
rekabetine benzemez. HAYIR İŞLERİ'ni en iyi yapma yarışı
ve rekabetidir. Rakibi yok etme, ekarte etme, aldatma
yoktur. Herkes kendi kulvarında en iyiye en hızlı koşmaya
çalışır.
İşte MÜSLÜMANLAR'ın iktisadi hayatta uygulayacağı
REKABET ancak böyle olabilir.
TARİK yol demektir. TARİKAT ise YOLLAR anlamına
gelir. ŞER'İAT'tan farkı SUYUN KAYNAĞI'na götürmesidir.
Bu yüzden HUKUK KAİDELERİ'nden daha çok İLAHİ
ESASLAR'ı hedef alır. Herkese göre değildir. Bu yolda
ilerlemek isteyenlerin hepsine uyan bir tek yol da yoktur.
ŞER'İAT, İSLAM'ın DIŞ KABUĞU; TARİKAT ise , İÇİ
MEYVESİ'dir.
DEVAM EDECEK! Ama siz bundan sonraki âyetleri aynı mantık ile değerlendirip,
Müsbet, olumlu emirleri tesbit edebilirsiniz.