Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!


                                               EMİRLER

 

Daha önceki sayfalarda bir müslümanın uyması gereken kuralları vermiştik. Şimdi bunları Kitap'taki sırasıyla, başka bir tarzda ele alacağız.


Yüce ALLAH’ın emirleri, KUR’AN-I KERİM’de karşımıza üç şekilde çıkıyor.

 

Birincisi, ilk inen âyetlerdeki gibi “Oku!.. Secde et!..  Yaklaş!.. Yalancıya boyun eğme!..” şeklinde, emir kipindedir…  Olumlu (“oku” gibi) ve olumsuz (“boyun eğme” gibi) emirler, yasaklardır. Tesbiti çok kolaydır. Peygamberimize, müminlere, müslümanlara  hitap eden emirler (“Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Namazı kılın. Zekâtı verin. Allah’tan af dileyin. -Müzemmil, 20- tarzında) olduğu gibi  Kitap Ehli’ni, Yahudiler’i, münâfıkları, müşrikleri, kâfirleri , hatta Şeytan’ı muhatap alan emirler de vardır. Onlara da uymak gerekir. Meselâ, Hazret-i Hud’un Ad kavmine hitâben, “Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin! Sonra O’na yönelin ki, üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da, Allah’tan yüz çevirmeyin!”       (Hud , 52)  demesi; bize ALLAH’tan af dilemeyi, O’na  yönelmeyi,  O’ndan asla yüz çevirmemeyi hatırlatmalıdır.

 

İkinci grup emirler cümlenin içinde gizlidir... “Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz.” (Kalem , 29) âyetinde, makbûl kulların ALLAH’ı tesbih ettiği dile getiriliyor, bundan da “ALLAH’I tesbih edin”  imâsı çıkıyor. Zâten aynı âyetin başında “ALLAH’I tesbih et!”  (Kalem 29) emri vardır... Yine “Biz de herşeyimizle Rabbimize yöneliriz”  (Kalem 29) âyetinde makbûl kulların herşeyleri ile ALLAH’a yöneldikleri dile getirilip, bizden de o bekleniyor… Bu tarz âyetlerin her birinin böyle yorumlanması,  ALLAH’ın  emrinin ne olduğunun çıkarılması gerekir.

 

Üçüncü  grup emirler  satırlar arasında  gizlidir.   Gerçekten biz zâlimler olduk.”    (Kalem, 29) ifâdesi, başkalarının hâlini anlatıyorsa da, bize “Sen zâlimlerden olma!” emrini ilham etmelidir…  “Kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür, ve güzelliği yalanlarsa, Biz onu, en zor olana sevkedeceğiz “    (Leyl, 8-10)  âyetleri sanki hep başkalarından bahsediyormuş gibi alınır. Halbuki, sâdece bu kısımdan “Cimriliğe sapma!..  Kendini tüm ihtiyaçların üstünde görme!.. Büyüklük taslayıp çevrendeki güzellikleri yalanlama!.. Görmemezlikten gelme!..” şeklinde kendimize ikazlar çıkarmalıyız.

 

 Bir misâl daha verelim:  Nahl Sûresi 10-11.  âyetler şöyledir:  “O sizin için gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır.  O suyla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşitten meyvalar bitirir. Hiç kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için gerçek bir mucize vardır. “  ALLAH diyor ki, “Yağan yağmuru görünce derin derin düşün!” Öyleyse  “Bu suyla şimdi nehirler coşacak, göller taşacak,   barajlar dolacak. Ekinler, otlar yetişecek, ağaçlar büyüyecek, bize zeytin hurma, üzüm gibi meyvalar verecek. O sudan hem biz içeceğiz, hem hayvanlarımız  içecek. Böylece ilerde bize yiyecek olacaklar. Bu ne büyük bir mucizedir!” diye düşünmek, ardından hamdetmek lâzım.

 

Birde şu âyet var:  “ALLAH dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.”    (Nahl ,  20) Bunu okuyan, “Benim ALLAH  dışında bir yakardığım, bir putum yok.  Bu âyet benimle, bizimle ilgili değil,” diye aklından geçiriyor.  Halbuki bir kaç gün once falanca babanın türbesine gidip  mum dikmişti. Üç gün once patronuna, “Ne olursa sizden olur, n’olur, oğluma  da  bir iş bulun,” diye yalvarmıştı…  Halbuki, herşey ÖNCE  ALLAH’tan, sonra kuldan istenmeli.  İsterken de ALLAH’a yalvardığımız üslûbu asla kula kullanmamalı!

 

Bu üç hususu  dâima aklımızda tutalım.  Bu listeden bir âyeti okuduğumuzda, “Bu niye buraya konmuş?” diye tereddüte düşersek, başa dönüp bu üç hususu bir daha  okuyalım. Ve unutmıyalım ki, hemen her âyette yapmamız istenen, yapmamız yasaklanan veya öyle imâ edilen hususlar vardır. Bunlar bilinmeden, bunlara uyulmadan öyle tarikat, şeyh falan işe yaramaz!


Şimdi ALLAH'ın doğrudan "yap" diye emrettiği hususları Kur'an-ı Kerim'deki sırasıyla verelim.



 

 

 

                                  KUR'AN-I  KERİM'DE ALLAH'IN  YAPILMASINI  EMRETTİKLERİ

 

 

Başlıyoruz:


 


– ORTALIĞI ESAS BOZANLARIN “BİZ İSLÂH İSLÂH EDİCİYİZ, DEMOKRASİ GETİRİYORUZ,  ÖZGÜRLÜK MEDENİYET GETİRİYORUZ,” DİYENLER OLDUĞUNU BİLMEK  

 

                        - “Hem onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın,’ denildiğinde:

        ‘Biz ancak ıslah edicileriz,’" derler.”  

                -“İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir,  fakat      

             anlamazlar.” (Bakara 2/11-12)




-BİZİ VE BİZDEN ÖNCEKİLERİ YARATAN RABBİMİZE KULLUK ETMEK,

 

           - “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki     

             (Allah'ın) azâbından korunasınız.” (Bakara 2/21)





-YAKITI  İNSANLAR VE TAŞLAR OLAN, İNKÂRCILAR İÇİN HAZIRLANMIŞ ATEŞTEN SAKINMAK ,

ONA GÖRE DAVRANMAK

 

           - “... Yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için   

            hazırlanmış ateşten sakının.” (Bakara 2/24)

 

 

 

- TEVRÂT’I VE İNCİL’İ TASDİK EDEN KUR’AN’A İMÂN ETMEK

- ANCAK ALLAH’TAN KORKMAK

 

             - “Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak

               indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar

               edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç     

               paraya değişmeyin. Ancak benden korkun.” 

               (Bakara 2/41)

  



- NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK

- RÜKÛ EDENLERLE BİRLİKTE RÜKÛ ETMEK

 

             - “Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin,

              rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.”

              (Bakara 2/42)

 

  


-  SABIRLA ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK                                                

- SABIRLA ALLAH’TAN YARDIM İSTEMEK                                               

 

              - “Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu,                                  

              (Allah'a) saygılı  olanlardan başkasına ağır gelir.”                             

              (Bakara 2/45)

 

 


-ALLAH’IN VERDİĞİ  NİMETİ  HATIRLAMAK                                           

– ALLAH’IN BİZİ ÂLEMLERE ÜSTÜN KILDIĞINI  HATIRLAMAK


             - “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi  

               âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.”  (Bakara 2/47)

 

 

 

-KİMSENİN YERİNE BİRŞEY ÖDEYEMİYECEĞİ, KİMSEDEN ŞEFAAT KABUL EDİLMİYECEĞİ, KİMSEDEN FİDYE ALINIP KURTULUŞ SAĞLANMIYACAĞI, KİMSEYE YARDIM YAPILMAYACAĞI BİR GÜNDEN KORUNMAK

 

- “Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez,  

 kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara

 hiçbir yardım da yapılmaz.”  (Bakara 2/48)

 

 

 

- TEVBE İLE RABB’İMİZE DÖNMEK

- NEFSİMİZİ ÖLDÜRMEK

- ALLAH'IN TEVBELERİ KABUL EDİCİ VE RAHİM OLDUĞUNU BİLMEK

 

           - “Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim  cidden siz

            o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zûlmettiniz, bari gelin  

            Rabbinize  tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız

            Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul

            buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.” (Bakara 2/54)

 

            

                              Bâri, vücuda getirdiği herşeyin âzâ ve cihâzını herhangi bir modele bağlı olmadan

                              yoktan vâredip, birbirine uygun  ve kusursuz yaratan demektir.

                             Rahim; Ahiret'te yalnız Müslümanlar'a merhamet eden anlamına gelmektedir. 
                             Ahzap Sûresi 43. âyet'te der ki; "Allah mü’minlere karşı rahimdir,  çok merhametlidir."

                             Rahim adı Kur’anı Kerimde 115 defa geçmektedir. Rahim insanlarda isim olarak

                             kullanılabilir.

 

 

- ALLAH’IN NİMETLERİNDEN BOL BOL, DİLEDİĞİMİZ ŞEKİLDE  YİYEBİLDİĞİMİZ İÇİN ŞÜKRETMEK

- “BİZİ BAĞIŞLA!” DEMEK

 

           -“Hani bir zamanlar (Yahudiler’e) "Şu şehre girin de onun

          nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan

          secde ederek girin ve >hıtta (bizi bağışla!)< deyin ki,

          size, hatâlarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara

          nimetlerimizi daha da arttıracağız,’ dedik.”  (Bakara 2/58)

 

 


– BİZİ VE BİZDEN ÖNCEKİLERİ YARATAN RABBİMİZE KULLUK  ETMEK

 

          - “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan  

           Rabb'inize kulluk edin ki, (Allah'ın) azabından

           korunasınız.  (Bakara 2/83-84)

 

 

 

- SÂDECE ALLAH’A İBÂDET ETMEK,

- ANAYA, BABAYA İYİLİK  ETMEK,

- AKRABAYA İYİLİK ETMEK,

- YETİMLERE İYİLİK ETMEK,

- YOKSULLARA İYİLİK ETMEK,

- İNSANLARA HOŞ SÖZ SÖYLEMEK,

- NAMAZI DOSDOĞRU KILMAK,

- ZEKÂT VERMEK,


   -"...ANCAK ALLAH'A  İBÂDET EDİN.   ANAYA, BABAYA,      

          AKRABAYA, YETİMLERE,   YOKSULLARA  İYİLİK   

          EYLEYİN.  İNSANLARA   HOŞ  SÖZ  SÖYLEYİN.   NAMAZI  

          DOSDOĞRU  KILIN,  ZEKAT  VERİN.. BİRBİRİNİZİN  

          KANINI   DÖKMEYİN.   BİRBİRİNİZİ YURTLARINDAN  

          ÇIKARTMAYIN..."        (Bakara 2/83-84)




- ULU KİŞİLERE “BİZE BAK, BİZİ GÖZET” DEMEK

- KUR’AN ÂYETLERİNİ İYİ DİNLEMEK

 

     - “Ey imân edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve

      iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.”  (Bakara 2/104)

 

               Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından bir şey tebliğ ve tâlim

               buyurulduğu zaman, ara sıra Müslümanlar’dan bazıları  “Râinâ-

               Bize riâyet et, ey Allah'ın Resulü." derlerdi ve bununla "Acele etme,

               müsaade buyur ki,  anlayalım." demek isterlerdi. Cenab-ı Allah,

               böyle demeyi,, bu "râinâ" tabirini kullanmayı yasaklayarak, "unzurnâ - 

             ‘ bize bak, bizi gözet,’ deyiniz ve söze de iyi kulak veriniz, dikkatle dinleyiniz,

               iyi belleyip akılda tutunuz,” buyuruyor ki, bunda çok ince ve mühim bir

               edep öğretimi vardır.






- EHL-İ KİTAPTAN BİR ÇOĞUNUN, YÂNİ HIRISTİYANLAR’IN VE YAHUDİLER’İN

YURDU İSTİLÂ ETMİŞ OLAN MİSYONERLERİN, FİLİMLERİN, BATI MÜZİĞİ

PARÇALARININ, GAZETE HABERLERİNİN, KİTAPLARIN BATI KANUNLARININ,

BITILILARLA YAPILAN ANTLAŞMALARIN AMACININ BİZİ İMÂNIMIZDAN,

İSLÂMÎ ESASLARDAN ÇEVİRMEK OLDUĞUNU BİLMEMİZE  RAĞMEN,

ONLARA KAPILMADAN HOŞGÖRÜYLE DAVRANMAK

 

      - “Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan

        sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten

        sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı

        bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın,

        tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye

        kâdirdir.      (Bakara 2/109)

 

 



- NAMAZI HAKKIYLA  KILMAYA BAKMAK                                                                                                      - ZEKÂTI VERMEK


      - “Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi

        nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu

        bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.

          (Bakara 2/110)

 


 

 

- ALLAH’A İMÂN ETMEK,

- ÂHIRET GÜNÜ’NE İMÂN ETMEK,

- MELEKLERE İMÂN ETMEK,

- KİTAPLARA İMÂN ETMEK,

- PEYGAMBERLERE İMÂN ETMEK,

- SEVDİĞİ MALINI AKRABASINDAN MUHTAÇ OLANLARA VERMEK,

- SEVDİĞİ MALINI  YETİMLERE VERMEK,

- SEVDİĞİ MALINI  YOKSULLARA VERMEK,

- SEVDİĞİ MALINI GARİP YOLCULARA VERMEK,

- SEVDİĞİ MALINI DİLENENLERE VERMEK,

- SEVDİĞİ MALINI ESİRLERİN AZÂDINA VERMEK

- FARZ OLAN NAMAZI EDÂ ETMEK,

- ZEKÂTI  ÖDEMEK,

- AHİTLEŞİNCE AHİTLERİNİ YERİNE GETİRMEK,

- SIKINTIDA SABREDİP SEBÂT ETMEK,

- HASTALIKTA SABREDİP SEBÂT ETMEK,

- MUHAREBENİN KIZIŞTIĞI ZAMANLARDA SABREDİP SEBÂT ETMEK


- "Hayır  ve  taat yüzlerinizi  doğuya  ve  batıya çevirmeniz  değildir.

Fakat  hayır,  taat  ve  tehzib, ALLAH'a,  âhiret  gününe,  meleklere,  kitaplara, peygamberlere  imân etmektir.  Sevdiği  malını   akrabasından  muhtaç olanlara,  

yetimlere, yoksulara,  garip  yolculara, dilenenlere,  esirlerin  azadına  vermektir. 

Farz  olan  namazı  eda etmek,  zekatı  ödemek, ahitleşince ahitlerini  yerine  getirmek, sıkıntıda, hastalıkta  ve  muharebenin  kızıştığı  zamanlarda  sabredip  düşman 

önünde  sebat  etmektir.   İŞTE   SÂDIK   OLANLAR,  VE  İŞTE   ANCAK  MÜTTAKİ    OLANLAR   BUNLARDIR!.." (Bakara 2/177)

 

    ÇOK ÖNEMLİ!..İSLAM'IN TEMEL PRENSİPLERİ işte bunlar!..

    Aynı tarz bilgi BAKARA 83-84, 177., NİSÂ 36-39, 135., EN'AM 151-158.,

    ÂRAF 33.,RÂD 20-22, NAHL 90., İSRÂ 22-39., MÜMİNÛN 1-9, FURKAN 63-74,

    KASAS 52-55, LOKMAN 13-19, SECDE 15-16,  ŞÛRA 36-39,AHKAF 15,

    HUCÛRAT 10-12, 14, 17, ZÂRİYAT 16-19, MEARİC 19-35., ....

    âyetlerde de var.

 

 

 

- İSTERSE  KENDİ  ALEYHİNİZDE VEYA  ANA BABANIZIN, 

   YAKIN   HISIMLARINIZIN ALEYHİNE  OLSUN,  ADÂLETİ  

 AYAKTA TUTMAK

- İSTERSE  KENDİ  ALEYHİNİZDE VEYA  ANA BABANIZIN, 

    YAKIN   HISIMLARINIZIN ALEYHİNE  OLSUN,  ALLAH İÇİN

  ŞAHÂDET EDENLERDEN OLMAK

- İSTERSE  ZENGİN VEYA  FAKİR BULUNSUN,  ADÂLETİ

  AYAKTA TUTMAK

- İSTERSE  ZENGİN VEYA  FAKİR BULUNSUN,    ALLAH İÇİN 

 ŞAHÂDET EDENLERDEN OLMAK

 

         -  "Ey  iman edenler!   ADALETİ AYAKTA  TUTANLAR, VE  ALLAH

          İÇİN  ŞAHADET   EDENLER  OLUN. İSTERSE  KENDİ  ALEYHİNİZDE

         VEYA  ANA BABANIZIN,  YAKIN   HISIMLARINIZIN ALEYHİNE  OLSUN!.

               İSTERSE  ZENGİN VEYA  FAKİR BULUNSUN.   ALLAH                   

               İKİSİNE   DE  YAKINDIR.   ARTIK  DÖNEREK   NEFSİNİZİN                

               ARZUSUNA  UYMAYIN!.  ŞAYET  DİLİNİZİ EĞER, VEYA                              

               YÜZÇEVİRİRSENİZ, ŞÜPHE  YOK Kİ  ALLAH NE  

              YAPARSANIZ HABERDARDIR." (Nisâ 4/135)

 

                      ADÂLET'in karşıtı  ZULÜM'dür.  O  yüzden ADÂLET  hem   

                              DİN'in,   hem de MÜLK'ün temelidir.  DÜNYA KÜFÜR'le   

                              yıkılmaz, ZULÜM'le   yıkılır...   Bu  yüzden  bilhassa

                              HÜKÜMDAR,  İDÂRECİ,  HÂKİM   durumunda   

                              bulunanlar   ÂDİL olmak  zorundadırlar.

 

 


- ÖLÇÜ VE TARTIYI TAM ADÂLETLE YAPMAK,

- İLGİLİ KİŞİ AKRABANIZ DAHİ OLSA, ADÂLET YAPMAK, 

- ALLAH’A VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTMAK

 

 -         "... Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın...

            Akrabanız da  olsa,  adâlet  yapın.  ALLAH'a  verdiğiniz sözü

            tutun...  İşte benim doğru yolum budur.." (En’am 6/156-158)

 

 

 

- ADÂLETLE HAREKET ETMEK

- İHSAN ETMEK

- AKRABAYA VERMEK

 

-          "ALLAH,   adâleti,  ihsanı,   akrabayı  vermeyi   emreder."

           ( Nahl 16/90)

 

 

 

-İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAYA, BABAYA GÜZEL SÖZ SÖYLEMEK

- İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAYA, BABAYA KANADINI

İNDİRMEK, ONLARI KORUMAK

-“RABBİM, İHTİYARLIK ÇAĞINA ULAŞAN ANAM,  BABAM BENİ KÜÇÜKLÜĞÜMDE

NASIL YETİŞTİRDİLERSE, SEN DE BUNLARA ACI” DİYE DUA ETMEK, 


        - "Rabbin....anaya  babaya iyilik  etmenizi  emretti. İkisinden  birisi, 

         yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 

         'öf'  deme!   Onlara  güzel  söz  söyle!..   Kanadını indir  ve 'Rabbim, 

         bunlar    beni  küçüklüğümde nasıl yetiştirdilerse, sen de bunlara acı!' de."  

        (İsra 17/23)

 

 

 

- AKRABAYA HAKKINI VERMEK

- YOKSULA HAKKINI VERMEK

- YOLCUYA HAKKINI VERMEK

 

 -          "Akrabaya,  yoksula  ve yolcuya  hakkını  ver.”  (İsra  17/26)

 

 

 

-- EĞER AKRABADAN YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK

- EĞER YOKSULDAN  YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK

- EĞER YOLCUDAN YÜZ ÇEVİRECEK OLURSAN, BÂRİ ONLARA YUMUŞAK SÖZ SÖYLEMEK

 

 

       -  " Akrabaya,  yoksula  ve yolcuya  hakkını  ver.

          Eğer  onlardan  yüz  çevirecek  olursan, bari  onlara 

         yumuşak   söz  söyle." (İsra 17/26-27)

 

 

 

-AHDE  VEFA ETMEK

 

 

-       "Ahde vefa edin!..  Zira  ahitlerini nakzedenler mes'ul          

         olacaklardır."  ( İsra 17/34)

 

 

- ÖLÇTÜĞÜ ZAMAN TAM ÖLÇMEK

- DOĞRU TERÂZİ  İLE TARTMAK

 

 

-          "Ölçtüğünüz  zaman da  TAM ölçün!.. DOĞRU  terazi ile  tartın!..Bu daha  hayırlı, âkıbeti daha güzeldir." (İsra 17/35)

- ALLAH’IN BİZİM İÇİN BELİRLEDİĞİ ŞERİAT VE YOL ÜZERE HAREKET ETMEK

-HAYIR İŞLERİNE KOŞMAK

 

 

-          "Sizden her biriniz için bir ŞERİAT ve bir YOL belirlemişizdir.  ALLAH  isteseydi, 

   hepinizi TEK bir ÜMMET  yapardı.  Fakat size verdiği içinde  SINAMAK istedi.  Öyle ise

   HAYIR İŞLERİ'ne koşun." (5/48)

 

         ŞER'  izah  etmek;  ŞER'İAT  suya  varılan  yoldur.   ALLAH'ın

         indirdiği HUKUK SİSTEMİ'ne ŞER'İAT denir...MİNHAC da    

         KOLAY   YOL   demektir, ayette ikisi de kullanılmıştır.

 

          Bu  âyet   son  derece  mühim!..   Bir   defa  YOL'u  ALLAH'ın

          belirlediğini  söylüyor. İkincisi  her  topluma  AYRI bir  YOL

          olduğunu vurguluyor.

 

          Demekki  bütün  dünyayı  BATI KÜLTÜRÜ  altında  toplama, 

          BATI  DEĞERLERİ'ni bütün  insanlara kabul ettirme  çabası  

          yanlıştır,  başarısızlığa mahkumdur.  ALLAH bile böyle bir şeye

          kalkmamış.

 

          Demekki herkesin  kendisine en  uygun olan yolu  bulması, daha

          doğrusu TANRI'nın  kendisine hangi yolu  gösterdiğini anlamaya

          çalışması şarttır.

 

          Ayrı  yollardan (ki  TARİKAT  ta bu  demektir) Amacın 

          İMTİHAN  olduğunu,  insanların  yarışmasını  istediğini 

          söylüyor.   Bu  YARIŞ  bir  REKABET'tir,  ancak  piyasa 

          rekabetine  benzemez.  HAYIR İŞLERİ'ni  en iyi  yapma yarışı

          ve  rekabetidir.  Rakibi  yok  etme,   ekarte  etme,   aldatma 

          yoktur.    Herkes  kendi  kulvarında en iyiye en hızlı koşmaya  

          çalışır.

 

          İşte  MÜSLÜMANLAR'ın  iktisadi  hayatta  uygulayacağı 

          REKABET   ancak böyle olabilir.

 

          TARİK  yol  demektir.   TARİKAT  ise  YOLLAR  anlamına 

          gelir.  ŞER'İAT'tan  farkı SUYUN  KAYNAĞI'na götürmesidir.  

          Bu yüzden HUKUK  KAİDELERİ'nden daha  çok  İLAHİ 

          ESASLAR'ı hedef  alır.   Herkese  göre  değildir.    Bu  yolda 

          ilerlemek  isteyenlerin hepsine uyan  bir tek  yol da  yoktur. 

          ŞER'İAT,  İSLAM'ın DIŞ  KABUĞU; TARİKAT ise , İÇİ

          MEYVESİ'dir.  




DEVAM EDECEK!  Ama siz bundan sonraki âyetleri aynı mantık ile değerlendirip,

Müsbet, olumlu emirleri  tesbit edebilirsiniz.