İYİ MÜSLÜMAN OLMANIN KURALLARI
VEYA
KUR'AN'DAN İSLÂM'I YAŞAMANIN YOLLARI - 7
MÜMKÜN MERTEBE BÜYÜK GÜNAHLAR VE BÜYÜK SEVAPLARDAN KÜÇÜKLERE GİTMEYE ÇALIŞTIK. ANCAK SIRALAMAYI ÂYETLERDEKİ HÜKÜMLERE GÖRE YAPMAK DURUMUNDA KALDIK... DEVÂM EDİYORUZ:
84 - İLİM ÖĞRENMEK, OKUMAK, YAZMAK, İLMİ İLE AMEL ETMEK,
İLİM ÖĞRETMEK, YÂNİ BİLDİĞİNİ ÖĞRETMEK.
İŞTE İLGİLİ ÂYETLER:
- "HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?
ANCAK AKIL SÂHİPLERİ BUNU ANLAR!"
(ZÜMER SÛRESİ , 9. ÂYET)
- “MÜMİNLERİN HEPSİNİN TOPYEKÛN SEFERE ÇIKMALARI UYGUN DEĞİLDİR.
ÖYLEYSE HER TOPLULUKTAN BÜYÜK KISMI SAVAŞA ÇIKARKEN,
BİR GRUP TA DİN HUSUSUNDA
SAĞLAM BİLGİ SÂHİBİ OLMAK,
DİNÎ HÜKÜMLERİ ÖĞRENMEK İÇİN ÇALIŞMALI, (İLİM TAHSİL ETMELİ) ,
VE SAVAŞA ÇIKANLAR GERİ DÖNDÜKLERİNDE KÖTÜLÜKLERDEN SAKINMALARI ÜMİDİYLE ONLARI UYARMALIDIR (EĞİTMELİDİR). (TEVBE SÛRESİ , 133 ÂYET)
HAZRET-İ MUHAMMED (S.A.V.), ALLAH'TAN MAL, MÜLK, PARA İSTEMEMİŞ,
"YARABBİ, İLMİMİ ARTIR!"
DEMİŞTİR.
"İLİM PEŞİNDE KOŞMAK, KADIN-ERKEK BÜTÜN MÜSLÜMANLARA FARZDIR!"
DEMİŞTİR… VE BU SÖZ TİMUR TARAFINDAN SEMERKAND MEDRESESİNİN KAPISININ ÜSTÜNE YAZILMIŞTIR... İLİM FARZ OLDUĞU KADAR, HERKESİN HAKKIDIR. BU YÜZDEN ALANIP SATILMASI, HELE PATENTE, TELİFE BAĞLANMASI, OKUMANIN PARALI OLMASI DOĞRU DEĞİLDİR. PEYGAMBERİMİZ :
"HİKMET (İLİM) MÜMİNİN YİTİKMALIDIR,
ONU NEREDE BULURSA, ALIVERSİN!"
DEMİŞTİR. BU YÜZDEN MÜMİN HER ZEMİNDE PATENTE, TELİFE KARŞI ÇIKAR,.. HAZRET-İ ALİ,
"BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KULU-KÖLESİ OLURUM!"
DEMİŞTİR…BU SÖZÜN İKİ MÂNÂSI VARDIR. BİRİNCİSİ ALİ HAKK’IN KULUDUR, BAŞKASININ KULU OLAMAZ!.. ÇÜNKÜ ALÂK SÛRESİNDE BELİRTİLDİĞİ GİBİ ESAS ÖĞRETEN, GERÇEK ÖĞRETMEN (RAB) ALLAH’TIR!. İLK VAHYOLAN ÂYET TE "OKU!" EMRİDİR:
-“OKU!... YARATAN RABB’İNİN ADIYLA!
O İNSANI BİR ALÂKADAN (EMBRİYO) YARATTI. OKU!.. RABB’İN SONSUZ KEREM SÂHİBİDİR.
O RAB Kİ, KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETTİ.
İNSANA BİLMEDİĞİ ŞEYLERİ ÖĞRETTİ.
(AMA) HAYIR! (BUNA RAĞMEN) DOĞRUSU İNSAN AZGINLIK EDER, KENDİSİNİN MUHTAÇ OMADIĞINI ZANNETTİĞİ İÇİN.
MUHAKKAK Kİ DÖNÜŞ RABBİNEDİR.
NAMAZ KILDIĞI ZAMAN, BİR KULU ENGELLİYENİ GÖRDÜN MÜ? GÖRDÜN MÜ?
YA O DOĞRU YOLDA OLUR, VEYÂ KÖTÜLÜKLERDEN SAKINMAYI EMREDERSE?
GÖRDÜN MÜ? YA BU (ADAM HAKKI) YALANLAR, YÜZ ÇEVİRİRSE?
O (ADAM) ALLAH’IN GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR MU? (AMA) HAYIR!
EĞER O (BU TUTUMUNA) BİR SON VERMİYECEK OLURSA,
ANDOLSUN, ONU PERÇEMİNDEN TUTUP SÜRÜKLİYECEĞİZ,
O YALANCI, GÜNAHKÂR OLAN ALNINDAN!
O ZAMAN DA MECLİSİNİ (YANDAŞLARINI) ÇAĞIRSIN.
BİZ DE ZEBÂNİLERİ ÇAĞIRACAĞIZ. HAYIR, ONA BOYUN EĞME!
SECDE ET (RABB’İNE) VE YAKLAŞ!” (ALÂK SÛRESİ , 1-19 ÂYETLER)
SÛRENİN TÜMÜNÜ VERDİK Kİ, OKUMANIN İLİMLE, İLMİN DE HAYATLA MÜNÂSEBETİ İYİCE ANLAŞILSIN.
YÜCE ALLAH DİYOR Kİ, “OKU VE ÖĞREN. HAYAT NEDİR, ÖĞREN. RABB’İN SENİ
BİR SU DAMLASINDAN YARATTI. LÛTFETTİ, SANA OKUMAYI, KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETTİ. BİLMEDİKLERİNİ ÖĞRENECEK AKLI, DEĞERLENDİRECEK İDRÂKİ VE MANTIĞI, ARAŞTIRMA RUHUNU VERDİ.
BÜTÜN BU LÛTUFLARA RAĞMEN, İNSAN, LÛTFUN KAYNAĞINI UNUTUR, KENDİNİ MATAH BİR ŞEY ZANNEDER, AZAR. RABB’İNE ŞÜKREDENİ, NAMAZ KILANI ENGELLEMEYE ÇALIŞIR. HAKTAN YÜZ ÇEVİRİR. BÂTILA SAPAR.
VAZGEÇMEYENİ ŞİDDETLE CEZÂLANDIRACAĞIZ. SEN ONLARDAN OLMA!..
OKU, YAZ! RABB’İNE SECDE ET, ŞÜKRET, O’NA YAKLAŞ!”
NE MUHTEŞEM ÂYETLER!.. BİR BAŞKA YERDE DE ANLIYABİLMEK İÇİN İSTER ASLINDAN, İSTER MEÂLİ, İSTERSE TEFSİRİ OLSUN, KUR’AN-I KERİM’İ YAVAŞ, ACELE ETMEDEN OKUMAMIZI EMRETMİŞ;BAŞKA YERDE DE
- "KUR'AN'I AĞIR AĞIR, TÂNE TÂNE OKU!"
(MÜZEMMİL SÛRESİ , 4. ÂYET)
OKUMAK, İLİM TAHSİL ETMEK HERKES İÇİNDİR. BU EĞİTMEYE KADINLAR DA DÂHİLDİR. ÇÜNKÜ “İLİM ÖĞRENMEK KADIN-ERKEK HER MÜSLÜMANA FARZDIR” HADİSİ, MUTLAK YAPILMASI GEREKEN BİR FARZI DİLE GETİRMEKTEDİR. KADININ AĞIRLIĞI TOPLUMDA ERKEĞE DENKTİR. EĞİTİMSİZ BIRAKILAMAZ! KADINLARI OKUTMAMANIN, İLİM SÂHİBİ OLMASINA İZİN VERMEMENİN İSLÂM’DA YERİ YOKTUR. TÂLİBAN, EL KAİDE, IŞID GİBİ SAPKINLAR HEM ALLAH’IN İLK EMRİNE, HEM DE PEYGAMBERİN HADİSİNE UYMAMAKTA, BÜYÜK GÜNÂHA GİRMEKTEDİRLER.
- "İLMİNİZ OLMAYAN HUSUSTA
NİÇİN MÜCADELE EDİYORSUNUZ?
ALLAH BİLİR, SİZ BİLMEZSİNİZ!"
(ÂL-İ iMRÂN SÛRESİ , 66. ÂYET)
- "BİLMİYORSANIZ,
İLİM ADAMLARINA SORUN!"
(ENBİYÂ SÛRESİ , 159. ÂYET)
- "İNSANLAR ARASINDA ALLAH'I
ANCAK ÂLİMLER YÜCE TUTAR!"
(FÂTIR SÛRESİ , 28. ÂYET)
- "ALLAH, MELEKLER (VE)
ÂDİL DAVRANAN İLİM ADAMLARI,
O'NDAN BAŞKA TANRI OLMADIĞINA
ŞÂHİTLİK EDERLER."
(ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ , 18. ÂYET)
İLMİN SONU YOKTUR. HER ZAMAN SENDEN DAHA İYİSİNİ BİLEN ÇIKABİLİR.
"HER BİLGİNİN ÜSTÜNDE
BİR BAŞKA BİLEN VARDIR."
(YUNUS SÛRESİ , 76. ÂYET)
GERÇEK İLİM-İRFAN SÂHİBİ KİŞİ, İLMİ ARTTIKÇA NE KADAR AZ BİLDİĞİNİN FARKINA VARIR, VE TEVÂZU EHLİ OLUR. BÖLÜK-PÖRÇÜK BİLDİĞİ İLE KASILANLAR, ÜNVÂNI "PUROFESÖR" OLSA DA, ASLINDA CÂHİLLERDİR.
İLİM SÂHİBİ OLMAK YETMEZ, İNSANIN BİLDİĞİNE UYGUN DAVRANMASI GEREKİR. BİLENLE BİLMEYEN BU YÖNDEN DE AYRILIR.
İLGİLİ ÂYET:
- “KENDİLERİNE TEVRAT YÜKLETİLİP TE
SONRA ONU YÜKLENMEMİŞ (GİBİ) OLANLARIN DURUMU,
(YÂNİ TEVRAT'IN HİKMET VE
HÜKÜMLERİYLE HAREKET ETMEYENLERİN,
YÂNİ TEVRAT'A UYGUN DAVRANMAYANLARIN DURUMU)
KOSKOCA BİR KİTAP YÜKÜ TAŞIYAN EŞEĞİN DURUMU GİBİDİR. “
(CUM'A SÛRESİ , 5. ÂYET)
BU DURUM, TEVRAT VERİLENLER İÇİN OLUR DA, İNCİL VERİLENLER İÇİN, KUR'AN VERİLENLER, HADİS ÖĞRENENLER İÇİN GEÇERLİ OLMAZ MI?.. ELBETTE OLUR!.. SÂDECE O DEĞİL, HER TÜRLÜ İLMİ EDİNENLER İÇİN DE GEÇERLİDİR. KAFADA O KADAR BİLGİYİ TAŞIYIP TA, O BİLGİYE UYGUN DAVRANMAYAN, GERÇEKTEN SIRTINDA KİTAP TAŞIYAN EŞEKTEN FARKSIZDIR! . HAYÂTA GEÇMEYİN İLİM OLMAZ! BOŞTUR!.. FAYDASIZ İLİM MÂRİFET SAYILMAZ! HAYÂTA UYGULANANA DA TEKNOLOJİ DERLER.
HER NİMETİN, HER LÛTFUN ZEKÂTI OLDUĞU GİBİ İLMİN DE ZEKÂTI VARDIR. ÇÜNKÜ BÜTÜN NİMETLER GİBİ İLMİN DE KAYNAĞI, BAĞIŞLAYICISI YÜCE ALLAH'TIR. İLK İNEN ÂYETLER BUNU İFÂDE EDER:
-" OKU, YARADAN RABBİNİN ADIYLA!
... O Kİ, KALEMLE ÖĞRETTİ.
İNSANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETTİ."
(ALÂK SÛRESİ , 1-5. ÂYETLER)
YÜCE PEYGAMBERİMİZ BU LÛTFUN BORCUNU,
"İLMİN ZEKÂTI ÖĞRETMEKTİR."
ŞEKLİNDE DİLE GETİRMİŞTİR...
MAALESEF BU KONUDA ÇOK YANLIŞIMIZ VAR... "MESLEK SIRRI" DİYE ÖĞRETİLMEYEN PEK ÇOK EL SANATI, YEMEK ÇEŞİTLERİ, HASTALIK TEDÂVİ USÛLLERİ KAYBOLUP GİTMEKTEDİR. HALBUKİ HER USTANIN, HER ÂLİMİN GÖREVLERİNDEN BİRİ DE 'YERİNE ADAM YETİŞTİRMEK"TİR. ÇÜNKÜ ÖMÜR GEÇECEK, KENDİSİ ÖLÜP GÖÇECEKTİR. YÜCE ALLAH'IN KENDİSİNE BAHŞETTİĞİ İLİM DE YAYILMADAN YOK OLUP GİDECEKTİR. O YÜZDENDİR Kİ, BİLGİYİ SAKLAMAK, SORU SORAN ÖĞRENMEYE AÇ KİMSELERE DOĞRU-DÜRÜST CEVAP VERMEMEK GÜNAH OLDUĞU GİBİ, BİLDİĞİNİ YAZMAMAK, SONRAKİ NESİLLERE AKTARMAKTA İHMÂLKÂR OLMAK TA BÜYÜK BİR HATÂDIR.
KÂTİP ÇELEBİ'NİN (1609-1657) İLİM ADAMININ NASIL OLMASI GEREKTİĞİ, TALEBELERİNİ NASIL SEÇMESİ GEREKTİĞİ, İLİM ARAYANLARIN NASIL DAVRANMASI GEREKTİĞİ HUSUSLARINDA “KEŞF-ÜZ ZÜNÛN” ADLI ESERİNDE
ÇOK GÜZEL BİR ÇALIŞMASI VARDIR. OKUMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
AMA SİZ OKUMADAN, BİZ BURADA DİN ADAMLARINA VAAZLARINDA YOL GÖSTERECEK, KENDİNİ DİNDAR SAYANLARIN GÖZLERİNİ AÇACAK BÂZI İFÂDELERİNİ NAKLEDELİM:
-"ALLAH İÇİNİZDEN İMAN EDENLERİ YÜKSELTSİN.
NEFSİNİ İLME VERMİŞ OLAN ZATLARI DA DERECELERLE DAHA YÜKSEK MAKAMLARA GEÇİRSİN.” (MÜCÂDELE SÛRESİ , 11. ÂYET)
-"İLİM öğrenin... Çünkü onu öğrenmek insanda ALLAH'a karşı haşyet uyandırır.
Onu istemek İBÂDET'tir. İLİM üzerinde düşünmek ORUC'a bedeldir. Onu öğrenmek gece yapılan ibâdetle birdir. Onu müzakere etmek TESBİH'tir.
Ondan bahsetmek CİHAT'tır.
Onu öğretmek, SADAKA (ZEKÂT) vermektir.
Onu ehline bezlemek, ALLAH'a yakınlıktır. İLİM öncüdür, AMEL onun arkasından gelir. Çünkü İLİM, helâli ve haramı gösteren işârettir.
O, cennet ehlinin yollarının ışığıdır. Kaygı ve kasvet zamanında arkadaştır.
Gurbette dosttur.
Yalnızlıkta bizimle konuşandır. Sevince ve zarara rehberdir.
Arkadaşlar yanında insana süstür.
Kul, İLİM seyesinde dünya ve âhıritte yüksek derecelere ulaşır. ALLAH milletleri İLİM'le yükseltir. İLİM, kalblerin hayat bulmasıdır.
Gözlerin karanlıktan kurtulmasıdır.
İLİM, ehline gizli değildir.
Bilgi, ona ortak olanlar arttıkça, genişleyip artar.
İlim, güzelliktir, kemâldir.
İlimlerden hiç bir şey zararlı değildir. Zararlı olduğu vehmediliyorsa sebebi,
ilimde ve âlimlerde riâyeti gerektiren şartlara itibar edilmemesindendir.
“ALLAH ONU İYİ KAVİMLERE İLHAM EDER,
KÖTÜ KULLARINI ONDAN MAHRUM EDER. “ Hadis
"İLİM, DÜŞMANLARA KARŞI SİLAHTIR.” Hadis
- İlmin yararlı olmasının 6 şartı vardır…
Bu şartların birincisi, her ilmin daha öteye geçemediği bir hududu vardır. Bizi yanıltan ilimde gâyesinin üstünde bir şeyin varolduğunu sanmaktır. Meselâ tıbbın bütün hastalıkları iyi ettiğini zannetmek gibi... (Ama bu, vazgeç anlamına gelmez. )
- İkincisi, bir ilme, mertebesinin üstünde bir şeref atfetmektir. Fıkhın ilimlerin en şereflisi olduğunu zannetmek gibi.. (Şimdi her hocanın kendi dersini en mühim göstermesi gibi...) Tevhid ilmi ondan daha üstündür.
- Üçüncüsü, ilimden, gâyesinden başka şeyler beklemektir. Bir kimsenin ilmi para ve
mevki için öğrenmesi gibi...İlimden maksat ondan para kazanmak değildir.
Belki hakikatlere ulaşmak ve ahlâkı düzeltmektir.
İlmi bir zenaat gibi, para kazanmak için öğrenen kimse, hiç bir zaman gerçek âlim olamaz. Maveraünnehir âlimleri (Timur'un topladıkları) bunu anlamışlardı... İlimden ücret alınınca, soysuz, kötü, tembel kimseler ilme yanaştılar ve ilmin ortadan kalkmasına sebeb oldular.
- Dördüncüsü ilmin, ehlinden gayrının eline geçmesidir. Tıp ilminde olduğu gibi... Tıp ilmi, eski zamanda peygamberlikten miras kalan bir hikmetti. Yahudiler bununla meşgûl olmaya başlayınca, bu ilim düştü. (Dünya Sağlık Teşkilâtı bile kuş gribi, domuz gribini aşılardan
para kazanmak için kullandı.)
"FAZİLET, KÖTÜ BİRİNDE REZİLETE DÖNER
İYİ GIDANIN HASTA BEDENDE FESADA DÖNMESİ GİBİ..." Eflatun
- Beşincisi, ilmi elde etmenin zor olmasıdır. Ona ulaşmak için çok uğraşmak lâzımdır.
Ehli olmayan kimse, ondan pek az faydalanır. Kimya, ilm-i nücûm ilimlerinde olduğu gibi...
- Altıncısı, câhil birinin, taassubundan dolayı bir ilmin ehline karşı yaptığı zemdir.
Mantığı, Felsefeyi haram kıldıkları gibi...
İlim öğrenmenin sırları:
- Âşikâr ki, en önemli olan, başa alınır. Bir ilmi öğrenmeye vesile olan ilim de,
maksattan önce gelir. Nitekim söz bahisleri, mânâ bahislerinden öncedir. Zira sözler mânâlara götürür. Onlar da daha derin mânâlara... (şekilden mânâya geçiş)
- Edeb ilmi, Mantık'tan önce gelir. (Öyle uygulansaydı, bunca okumuş edebsizle uğraşmak zorunda kalmazdık.) Her ikisi Fıkıh'tan öncedir. Çok defa en kolay olan, kolaydan önceye alınır.
- Kur'an'ı ve Sünnet'i anlamak, İtikad'ı bilmek, bedeni korumak, ahlâk, siyâset, tıp, lûgat, dilbilgisi, mantık, heyet, hesap ve diğer ilimler... Bunların alacakları sırayı, onlara olan ihtiyaç belirliyecektir.
- Tahsilin şartları çoktur. Tahsil yapmak istiyenin genç, sıhhatli, doğru sözlü, insaflı, dindar, emin, vazifelerini bilir olması, içinin rahat olması, dünyaya iltifat etmemesi, âdetlerinde
halka uyar olması, ilmin üzerine hiç bir şeyi tercih etmemesi gerekir. Kötü huylu, kaba, hoyrat, merhametsiz, obur, ar damarı çatlamış, ölümden korkar, servet düşkünü olmaması gerekir.
- İlme tâlip olanın, ilmiyle ALLAH için amel etmeye, câhile öğretmeye, gaafili îkaza, azmış
olanı doğru yola sevketmeye niyet etmesi gerekir.
"İLMİ, ŞU DÖRT ŞEY İÇİN ÖĞRENEN KİMSE CEHENNEME GİDER:
1- BÖBÜRLENMEK İÇİN,
2- İNATLAŞMAK İÇİN,
3- HALKIN İLERİ GELENLERİNİ KENDİNE YÖNELTMEK İÇİN,
4- SERVET ELDE ETMEK İÇİN.” Hadis
-Öğrenmeye mâni olacak engelleri azaltmak gerekir. Fikir dağıldıkça insan hakikatleri kavramakta âciz kalır.
- Tembelliği bırakmak, geceleri uyanık durmak da şarttır. Tembelliğin sebeplerinden biri,
ölümü hatırlamak ve ondan korkmaktır. (Nasıl olsa öleceğim, niye zamanımı boşa harcıyayım, düşüncesi insanı tembelleştirir. Veyâ cehenneme gitmiyeyim, diye devamlı namaz niyazla vakit geçirmek, meskenete yol açar.) Aslında ölüm korkusu, tahsil sebeplerinden birisi olmak gerekir. Ölüme hazırlanmak için en iyi amel, yine ilimdir.
- Ömrün sonuna kadar öğrenmekte azim ve sebat etmektir. "HER ÂLİMİN FEVKİNDE, DAHA ÇOK BİLEN BİRİ VAR," denmiştir. (âyet) İnsanın bir ilimden sıkılınca, başka bir ilimle iştigâl etmesi gerekir. İbn Abbas talebeleri takrirden sıkılınca, "Şâirlerin divânını getirin," derdi.
"TAHSİL BEŞİKTEN MEZARA KADARDIR." Hadis
"ALLAH'ım, BENİM İLMİMİ ARTTIR, de!" Âyet
- İyi öğütler veren, soyu temiz, yaşlı (tecrübeli) bir muallim seçmek gerekir. Talip, gerekirse, üstat aramak için dünyanın öteki ucuna gitmelidir.
İLİM ÇİN’DE DAHİ OLSA, GİDİP ALINIZ. ” Hadis
- Talebeliğin hakirliğine bir saat bile dayanamıyan kimse, ebedi olarak cehlin zilletinde kalır.
- Muallime hürmet ve tâzim edebdendir. Üstâdına ezâ veren bir talebe, ilmin bereketini göremez. Gerektir ki, bir talebe mualliminin hakkını, ana-babasının hakkından önde görsün.
- Talebenin okuduklarını, başından sonuna kadar kavraması lâzımdır. "Bundan ziyade
anlamak mümkün değildir" diye itikat etmemesi de şarttır. (Böyle derse, ilerliyemez. Tekrar tekrar düşünmek gerekir.)
-İ lim şubelerinden birine, onun gayesine ve yoluna vâkıf olacak şekilde nazar atfetmeden bırakıp başkasına geçmemelidir. Eğer tâlibin tabiatı bir ilim şubesine meylederse, onu ele almalı ve başka ilim şubelerinin külfetine girmemelidir. İnsanın bütün ilim şubelerinde
tahsili mümkün değildir. Herkes ne için yaradılmışsa, onu elde edecektir. Eğer bütün
ilimlere meyli varsa, vâsıtası muvafık olanda derinleşsin. ZÎRA BÜTÜN İLİMLER BİRBİRİNE BAĞLIDIR. Lâkin bir tanesinde iyice kuvvetlenmeden diğerine heves etmemelidir. Yoksa
insan arada kalır, ve neticede hepsinden mahrum olur.
- Hiç bir ilmi tahsil etmek faydadan âri değildir. Nücum ilmini zemmedilecek-öğülecek yerleri neresidir, bilmeden zemmederler. En azından bu ilmi öğrenmek, bunu söyliyenleri reddetmeye yarar.
-Tahsilde muteber şartlardan biri de, akranıyla müzakere ve münazarada bulunmaktır. Zirâ
ilim bir dikili fidandır, suyu derstir..."MÜŞGÜL MESELELERİN BİR MECLİSTE MÜNAKAŞASI,
O MESELEYİ İNSANIN BİR AY KENDİ KENDİNE TEKRARINDAN DAHA HAYIRLIDIR," demişlerdir. Lâkin bunu, sağduyu sahibi ve doğruyu kabul eder kimselerle yapmalıdır.
- Bir de tâlibin ilmin incelikleri üzerinde düşünmesi ve bunu âdet hâline getirmesi lazımdır. Bilhassa söze girişmeden önce bu yolda hazırlıklı olmak şarttır.
- Şartlardan biri de ciddiyet ve himmettir. Bugünün işini yarına bırakmamaktır. Her zaman yanında bir divit (kalem) bulundurmaktır ki, faydalı bir şey işittiği zaman yazsın. Okuduklarından aldığı notları kaydetsin. Yazdığını da ezberlemesi gerektir, zira ilim hatırda tutulandır, deftere emanet edilen değil. (Bilgiyi kendine maletmek gerekir .) Deftere yazmaktan maksat, sadece unutma olursa bakmak içindir.
"İLİM BİR AVDIR, BUKAĞISI YAZMAKTIR." Atasözü
-Bir diğer şart ta maksada yakınlığını cihetinden ilimlerin sırasına riâyettir. Zîra bir ilim, bir diğerine ulaşmak için vasıtadır. Her ilmin bir sınırı vardır , onu aşmamak gerekir. âlet ilimlerinde (araç olanlar) derine gidilmemelidir, teferruata dalınmamalıdır. Âlet ilimleriyle fazla uğraşmak ömrü ziyan etmek, boş şeyleri iş edinmek olur. Maksat olan ilimlerde sözü genişletmekte, meseleleri teferruata götürmekte beis yoktur. ( Mesela Ermenilerin yaptığı katliamı incelemek isteyen biri, esas olarak tarihle ilgilenmektedir. Bunun için Ermenice öğrenmesi gerekebilir. Ama esas amacını unutup Ermenice'nin teferruatına dalmamalıdır.)
Muallimin Özellikleri : Bil ki, ders okutmak, takrir etmek en üstün ibâdettir. Amma mutlaka, ALLAH'ın rızâsını almak, insanlara doğru yolu göstermek niyetiyle olmak lâzımdır. Bununla mevkiinin artmasını murat etmemelidir.
Peygamber Efendimiz’e uyarak, başkalarına verdiği feyzden ücret istememelidir. Talebelerine karşı şefkatli, iyi öğütler verici olmalı, onları kötü ahlâktan uzaklaştırmalı,
onların hakettiklerinin üstünde bir rütbeyi arzu etmelerinin, takatlarının fevkinde olan hususlar iştigal etmeye yeltenmelerinin önüne geçmelidir.
- ALLAH riyâseti, şeriatın ve ilmin koruyucusu kıldı. Riyâset olmasaydı, ilim ortadan kalkardı. Bunun için, hoca azarladığı zaman açık şekilde değil, kapalı şekilde azarlamalıdır.
- Hoca hayat veya âhiret konusunda talebe için önemli olandan başlamalı ve onun talebine uygun olanı seçmelidir. İstidadı derecesinde bir sıralamayı göz önünde tutmalıdır. (Yani her öğrenci ile ayrı ayrı uğraşmalı.) İlmi ehli olmayandan saklamak, onlara karşı cimri olmak daha hayırlıdır. Maarifi ehlinden gayriye dağıtmak kötüdür.
"İNCİLERİ KÖPEKLERİN AĞZINA ATMAYIN." Hadis
- Kelimât-ı sûfiyeyi, avama duyurmaktan çekinmek lâzımdır. Çünkü bu, onlarda şeriat
bağının çözülmesine sebep olur ve onlara küfrün ve zındıklığın kapılarını açar. Onlara
zâhirî ibâdetlerin doğru yolunu göstermek gerekir. Onlara hakikatlerin kapısını açmamalı.
Zîrâ bu, düzenin bozulması demektir. (Bugünkü tarikatların dejenere olmasının sebebi,
derin meseleleri uluorta tartışmaları ve birer parti gibi rekabete girmelerindendir.) Ancak zekî bir insan bulunursa, bir çok tecrübelerden geçirdikten sonra, kendisine maarif kapısını açmak câizdir.
"İki hadis ezberledim. Bunlardan birini herkese söylerim.
Ötekisini ise, eğer birine âşikar kılmış olsaydım, boğazımı keserdi."
Ebu Hüneyre...
Yani her şey, herkese söylenmez!
- Hocanın sözü, özüne uymalıdır. Eğer sözünü hâliyle yalanlarsa, halk ondan yüz çevirir. Mukallitlerin çoğu söyliyenin hâline bakar. Muhakkik ise söyleyene bakmaz, (söyletene
bakar), ama bu nâdirdir.
- Hoca ders esnasında öfkesini yenmelidir. Dersini alayla karıştırmamalıdır. Ders verirken fazla gülmesin, oyun oynamasın. Hak olanda münakaşa etmesin. (Öğrenci söylese dahi.) Çünkü bu dalâlet kapısını açar... Kendisine yanıltmaçlar sorulursa, cevap vermesin. İnat edenin sorusuna da cevap vermesin.
- Bir ilimde veya münâzarada olsun, bir ilim diğerine karıştırılmamalıdır. Çok defa Calinus'un hatâ işlemesi, bu sebepledir.
- Küçükleri öğrenmeye teşvik ederken bilhassa metinleri ezberlemeye önem vermelidir. Onlara akıllarının kaldırabileceği şeyi söylemelidir.
-Eğer talebe başlangıçta ise, ona müşgüller gösterilmemelidir. İlerlemişlerse de, onlara vâzıh olan şeylerden bahsetmemelidir. (Bilmeyene zor, bilene kolay şeyler anlatmak olmaz.) Tâlib girift meseleleri açmaya yetecek kadar yüksek zekâlı ise, o zaman ona öğretmek hususunda ihtimam göstermelidir. Eğer fazla zekî değilse, ona farz ve sünneti bilecek kadar öğretmelidir. (Yani ancak hayat hakkında gerekli bilgileri vermelidir. Biz de zekîlere bile verilmiyor.) Üç sene kadar onun zekâsını ve aklını denemek için sabretmelidir.
- Hoca şüphe edilen bir şey sorulduğu zaman "Bilmiyorum," diyebilmelidir. Zîra
"lâ edri = bilmiyorum", ilmin yarısıdır!..
- Âlimlerden 11 şey beklenir: 1- Haşyet , 2- Nasihat , 3 – Şefkat , 4 – Tahammül , 5 – Sabır , 6 – Vekar , 7 – Sükûn , 8 – Tevâzu , 9 - Halkın malından kendisini uzak tutmak , 10 - Dâima kitaplara bakmak , 11 - Yanına kolayca girilebilmek.
- Hoca, bir kimse ile münâzara edip ona düşman olmamalıdır. Âlime düşen, kendi işlerine bakmaktır. Âlim yiyeceğinde, giyeceğinde îtidâli aşmamalıdır. Evinde , eşyâsında süse kaçmamalıdır. Bilâkis bütün işlerinde îtidâl yolunda yürümelidir. Böylece geçmişteki iyi insanlara benzemelidir.
- Âlimin meyli ne kadar “az ile kanaat” tarafına kayarsa, ALLAH'a yakınlığı o nisbette artar. Çünkü bir defa başlamak, alışmayı mûcip olur, sonra bırakması zor olur. Âhiretin tarlası olmasına rağmen, dünyâya bir defa dalan, bir daha ondan kurtulamaz. Malı insan kendisine uşak yapıp da, kendisi ona uşak olmadığı zaman; o mal ne iyi maldır!.. Mal bedeni kuvvetlendirmek için, ilim ve maarif elde etmek içindir.
- Malı helâl yoldan kazanmaya gücü yeten kimse, onu şüpheli yollardan elde etmeyi bırakmalıdır. Eğer helâl yoldan kazanmaya gücü yoksa, şüpheli yerlerden ihtiyacını karşılayacak kadar almalı, çoğa vardırmamalıdır.
- Âlim, avamdan iş sahibi biri gibi, yorgunluğu tercih etmelidir. Ancak ilmi terketmekle çok
şey kaybedecekse, o zaman şüpheli olan helâli tercih etmelidir. Nasıl ki boğazında lokma kalan birinin, su bulamayınca lokmayı şarapla boğazından indirmesi câizdir, bu da öyle...
Ancak bunda, en azı aşsa bile, ortayı aşmamalıdır. Bunlardan biri de sadakayı vermek, çoluğuna çocuğuna bakmaktır. (Yâni sadakada bile aşırıya gitmemelidir.) Âhirete yönelip de, yeri gelince dünyâya arka çevirenler, dünyâyı büsbütün terkedenlere üstündürler. Bütün peygamberler bu cümledendir.
KISACASI, İLİM GERÇEK AMELDİR, ŞEKİL (NAMAZ, ORUÇ) İSE BÂZAN!.. ANCAK DOSDOĞRU YAPILDIĞINDA!
İLİM KÂİNATTA MEKNUZDUR, GİZLİ BİR HAZİNEDİR. ÂLİMİN İLGİLENMESİYLE ORTAYA ÇIKAR.
İLİM BİR KUDRETTİR. YAPAR DA, YIKAR DA!.. ÂLİM ODUR Kİ, İLMİ YAPMAKTA KULLANSIN!.. ÇÜNKÜ İNSAN CEMİYETE FAYDASI NİSBETİNDE DEĞERLİDİR! BİR MİLLET, DÜNYA MİLLETLERİNE FAYDASI NİSBETİNDE DEĞERLİDİR. İLİMSİZ BİR MİLLET, MEYVASIZ AĞAÇ
GİBİDİR. KURUMAĞA MAHKÛMDUR!
İLİM BEYNELMİLELDİR, MİLLİYETİ YOKTUR. BU YÜZDEN KİŞİLERE, ŞİRKETLERE, MİLLETLERE MÂLEDİLEMEZ!.. BU YÜZDEN PATENTE, TELİF HAKKINA BAĞLANAMAZ!.. İNSANLARIN ORTAK SERVETİDİR.
İLİM TIRANSFER EDİLEMEZ!.. İLİM PARAYLA SATIN ALINAMAZ. ARAPLAR DENEDİ, KAÇ ÂLİM YETİŞTİREBİLDİLER Kİ???
İLMİN VATANI YOKTUR!.. KİM ONA KUCAK AÇARSA, ORADA YERLEŞİR.
İLİM PARAYLA İLGİLİ DEĞİLDİR. BU YÜZDEN BÜTÜN BÜYÜK ÂLİMLER FAKİRDİRLER… ÇOĞU ÂLİM CÂHİL, BAĞNAZ YÖNETİCİLER TARAFINDAN BASKI GÖRMÜŞTÜR. PARAYLA, SOPAYLA İLİM OLMAZ!.. ANCAK CÂHİLLİK, BAĞNAZLIK, BASKI ÂLİME DE, İLMİN GELİŞMESİNE DE MÂNİ OLAMAZ!
BİR MEMLEKETTE SÖZÜ DEĞERLİ BİR ÂLİM OLSA, O MEMLEKETİN FAKİRLİĞİNE, ZENGİNLİĞİNE BAKMADAN BÜTÜN ÂLİMLER ORAYA ÜŞÜŞÜR... PARA PARAYI, TURİST TURİSTİ, ÂLİM ÂLİMİ ÇEKER… O YÜZDEN TURİST ÇEKMEYE ÇALIŞACAĞINA ÂLİM ÇEZBETMEYE ÇALIŞMAK
GEREKİR.
İLME HİZMET GEREKİR Kİ, KARŞILIĞINI ALASIN. VERMEDEN ALAMAZSIN!..
İLİM SÂHİBİ İLE GÖNÜL SÂHİBİ AYNIDIR. ZÂLİM, MERHAMETSİZ ÂLİM OLMAZ!
HALLAC-I MANSUR’UN (858-922) BAŞINA NE GELDİYSE, GIORDANO BRUNO’NUN (1548-1600) BAŞINA DA AYNISI GELMİŞ, YAKILMIŞTIR. ŞİMDİ ONUN İÇİN “GÖNLÜ YOK” DİYEBİLİR MİSİNİZ?
85 - İLİM ADAMLARINA SAYGI GÖSTERMEK, MECLİSLERDE YER AÇMAK,
BAŞ KÖŞEYİ VERMEK, ONLARIN SOHBETLERİNE, MEŞVERETİNE ENGEL
OLMAMAK İÇİN GEREKTİĞİNDE O MECLİSİ TERKETMEK.
BİR DEVLETİN İŞLERİ SÂDECE DEVLET ADAMLARI İLE DEĞİL, ULEMÂ İLE, YÂNİ ÂLİMLER İLE, YÂNİ İLİM ADAMLARI VE TECRÜBELİ İNSANLAR İLE GÖRÜLÜR. BİR TOPLUMUN DÜZENİ GENE İLİM VE TECRÜBE SÂHİBİ İNSANLAR İLE SAĞLANIR. ONLARIN FİKİRLERİNİ DİLE GETİREBİLMELERİ İÇİN MECLİSLERDE YERLERİ OLMASI, HATTÂ BAŞ KÖŞEYE OTURMALARI GEREKİR.
İLGİLİ ÂYET:
- "SİZE MECLİSLERDE 'YER AÇIN' DENDİĞİ ZAMAN,
YER AÇIN Kİ, ALLAH DA SİZE GENİŞLİK VERSİN!
SİZE 'KALKIN, (ÇIKIN)' DENDİĞİ ZAMAN,
KALKIN (VE ÇIKIN) Kİ,
ALLAH SİZDEN İNANANLARI
VE KENDİLERİNE BİLGİ VERİLENLERİ
DERECELERLE YÜKSELTSİN!"
(MÜCÂDELE SÛRESİ , 11. ÂYET)
BU "KALKIN, ÇIKIN" İKÂZI, İPE-SAPA GELMEZ İNSANLARIN, GAZETECİLERİN, ORTALIĞI KARIŞTIRICILARIN BÖYLE İSTİŞÂRE MECLİSLERİNDE BULUNMAMASI İÇİNDİR. ONLARIN ÇIKMASI, HATTÂ HİÇ GELMEMESİ İCÂBEDER, Kİ O İLİM ADAMLARI, DİKKATLERİ DAĞILMADAN GÖREVLERİNİ YAPABİLSİNLER. AMA NERDE BUNA UYANLAR??? T.B.M.M,'DE BİLE KOMİSYON ÇALIŞMALARI BİR HIR-GÜR, BİR KARGAŞA İÇİNDE GEÇİYOR!
İLİM ADAMLARINA SAYGI GÖSTERMEK, MECLİSLERDE YER AÇMAK SÖZ KONUSU OLUNCA, ELBETTE ONLARA KÖTÜ DAVRANMAK, ONLARI RAHATSIZ ETMEK TE DÜŞÜNÜLEMEZ!.. YÜCE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) DİYOR Kİ:
"ALLAH BUYURMUŞTUR Kİ, KİM VELİ KULLARIMI RAHATSIZ EDEREK
BANA DÜŞMAN HÂLE GELİRSE, BEN ONA HARB AÇARIM!"
GERÇEK İLİM ADAMLARI EL ÜSTÜNDE TUTULMALI, DEVLET KURUMLAKINDA, ÜNİVERSİTELERDE, LABORATUVARLARDA ÇALIŞABİLECEKLERİ MEKÂNLAR TAHSİS EDİLMELİ, KENDİLERİNE HER TÜRLÜ MADDÎ, MÂNEVÎ DESTEK SAĞLANMALIDIR.
86 - ÇOCUKLARA DİNİNİ, DİYÂNETİNİ ÖĞRETMEK.
ANA-BABANIN ÇOCUKLARINA KARŞI EN ÖNEMLİ GÖREVLERİNDEN BİRİ DE ONLARA DİNİNİ, İSLÂM'I ÖĞRETMEKTİR. KENDİ BİLGİLERİ YETMİYORSA, BİLENLERE BAŞVURMALIDIR. ALLAH, YUKARIDA "BİLMİYORSANIZ, İLİM ADAMLARINA SORUN," DEMİYOR MUYDU?..
ÖĞRENMENİN YAŞI DA YOKTUR. "KIRKINDAN SONRA SAZ ÇALINMAZ" VEYÂ
"YAŞI YETMİŞ, İŞİ BİTMİŞ" GİBİ YANLIŞ HALK DEYİMLERİ İNSANIMIZIN ŞEVKİNİ KIRMAMALIDIR. BUNLARA MUKAABİL YÜCE PEYGAMBERİMİZ,
“BEŞİKTEN MEZARA KADAR İLİM TAHSİL EDİNİZ,"
DİYEREK ÖĞRENMENİN YAŞI OLMADIĞINI İFÂDE ETMİŞTİR.
LÂNETLİ 28 ŞUBAT 1997 DARBESİNİN LİDERİ, "BATI ÇALIŞMA GRUBU"NUN BAŞKANI, YAHUDİ DÖNMESİ ORGENERAL ÇEVİK BİR, İMAM-HATİP OKULLARINI KAPATMAKLA YETİNMEMİŞ, KUR'AN ÖĞRENMEYİ DE 15 YAŞ ÖTESİNE ATMIŞTI!..
22 CİLTLİK KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ YAZMIŞ OLAN BÜYÜK DİN ÂLİMİ BAYRAKTAR BAYRAKLI “4 YAŞINDA KUR'AN'I HATMETTİĞİNİ” SÖYLER!.. DEMEK Kİ, 3 YAŞINDA OKUMAYA BAŞLAMIŞ!.. KAHROLASI ÇEVİK BİR VE YANDAŞLARININ İSLÂM DÜŞMANLIĞININ ETKİLERİ, ANCAK GÜNÜMÜZDE (2012) KESİNTİLİ EĞİTİME DÖNÜLMESİ, OKULLARDA DOĞRU DÜRÜST BİR DİN DERSİ VERİLMESİ İLE ÇÖZÜLEBİLECEKTİR.
RAHMETLİ ATATÜRK BU KONUDA REHBERDİR. VECİZE NİTELİĞİNDE ŞU İFÂDELERİ KULLANMIŞTIR:
-"BİZ TÜRK'ÜZ!.. HER MÂNÂSIYLA TÜRK'ÜZ!..
BİZE İYİ MÜSLÜMAN OLMAK YETER!.."
-"TÜRK MİLLETİ DAHA DİNDAR OLMALIDIR!..
YÂNİ BÜTÜN SÂDELİĞİ İLE DİNDAR OLMALIDIR...
DİNİME, BİZZAT HAKİKATE NASIL İNANIYORSAM,
BUNA DA ÖYLE İNANIYORUM!.."
-"DİN LÜZUMLU BİR MÜESSESEDİR!..
DİNSİZ MİLLETLERİN DEVÂMINA İMKÂN YOKTUR!.. "
-"BİZDE RUHBANLIK YOKTUR!.. HEPİMİZ MÜSÂVİYİZ
VE DİNİMİZİN AHKÂMINI MÜTESÂVİYEN ÖĞRENMEYE MECBURUZ!
HER FERT DİNİNİ, DİYÂNETİNİ ÖĞRENMEK İÇİN BİR YERE MUHTAÇTIR.
ORASI DA MEKTEPTİR!" (31.1.1923)
NEYMİŞ?.. TÜRK MİLLETİNE "İYİ MÜSLÜMAN" OLMAK YETERMİŞ!..
ÖYLE "BATILI", "DEMOKRAT" FALAN OLMASINA GEREK YOKMUŞ!.. "
İYİ MÜSLÜMAN" OLMAK İÇİN, TÜRK MİLLETİ DAHA DİNDAR OLMALIYMIŞ!..
HERKES DİNİNİ, DİYÂNETİNİ ÖĞRENMELİYMİŞ!.. BUNU DA EN İYİ ÇOCUKKEN
VE MEKTEPTE YAPABİLİRMİŞ!..
ÖYLEYSE, OKULLARDA YALANDAN DEĞİL; ARTNİYETLİ HIRİSTİYAN-YAHUDİ BATI ÂLEMİNİN YÖNLENDİRDİĞİ TARZDA DEĞİL; GERÇEK ANLAMDA BİR DİN DERSİ VERİLMELİ, İSLÂM AHKÂMI TÜMÜYLE ÖĞRETİLMELİDİR!..
İSLÂM AHKÂMI NE?.. İŞTE BURADA SAYDIKLARIMIZ!.. ABDEST ALMAYI, NAMAZ KILMAYI, SÛRE EZBERLEMEYİ İNSAN İKİ GÜNDE YAPAR!.. KALDI Kİ, ŞİMDİ LİSEYİ BİTİRENLER BİLE ONLARI ÖĞRENMİŞ OLMUYOR!.. MESELE, İNSANIMIZ NAMAZ VAKİTLERİ DIŞINDA NASIL DAVRANACAK?.. TOPLUM İÇİNDE NASIL YAŞAYACAK?.. ÂİLE HAYÂTI, İŞ DÜNYÂSI NASIL OLACAK?.. BUNLARI BİLMEK İÇİN HERKES DAHA İLKOKUL MEZUNU İKEN "İYİ BİR MÜSLÜMAN" OLARAK TOPLUMA KATILMALIDIR!..
"ERKEN" DEMEYİN, ARAMIZDA 9 YAŞINDA KUR'AN HATMEDENLER VAR!
PROF. DR. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK TE “4 YAŞINDA KUR’AN OKUMAYA BAŞLADIĞINI,
9 YAŞINDA HÂFIZ OLDUĞUNU” SÖYLER.
ŞİMDİ BÂZI AKLI-KITLAR DİYOR Kİ, "EFENDİM, TOPLUMUMUZDA SÜNNİLERİN YANISIRA ALEVÎLER VAR, HIRİSTİYANLAR VAR, YAHUDİLER VAR, YEZİDÎLER VAR, HATTÂ ATEİSTLER VAR. HERKESE AYNI DİN DERSİ VERİLİR Mİ?.. DİN DERSİ MECBURÎ OLMASIN!"
BU CÂHİLLERİN BİLMEDİĞİ BİR HUSUS ŞUDUR Kİ, İYİ BİR MÜSLÜMAN AYNI ZAMANDA İYİ BİR İSEVÎDİR, İYİ BİR MUSEVÎDİR... (HIRİSTİYAN-YAHUDİ DEMİYORUZ. HIRİSTİYANLIK SEN POL, YÂNİ PAVLUS TARAFINDAN İSÂ'NIN YOLUNDAN ÇIKARILMIŞTIR. YAHUDİ KELİMESİ İSE DİNDEN ÇOK BİR KAVMİ İŞÂRET EDER. BİZ, HAZRET-İ İSÂ İLE HAZRET-İ MUSÂ'YA İNEN DİNDEN BAHSEDİYORUZ.) BIRAKIN ONU; ŞU 9 BÖLÜMDE AÇIKLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ KURALLAR HANGİ DİNE, HANGİ MEZHEBE, HANGİ İNANCA AYKIRIDIR?.. HİÇ BİRİNE!.. ZÂTEN BUNU GÖSTERMEK İÇİN TEVRAT VE İNCİL'DEN ÂYETLER KOYDUK.
YÂNİ, HANGİ DİN VE MEZHEPTEN OLURSA OLSUN, BİR İNSAN BU YAZDIKLARIMIZI OKUDUĞUNDA VEYÂ DİNLEDİĞİNDE KAFA SALLAR VE KABUL EDER. ATEİST BİLE, EĞER İNSAN İSE, BU YAZILANLARIN HİÇ BİRİNE İETİRAZ ETMEZ! DİNİN ESASLARI HAZRET-İ İBRÂHİM'DEN, HATTÂ HAZRET-İ ÂDEM'DEN BERİ AYNIDIR.
- "BABANIZ İBRÂHİM'İN DİNİ!
O BUNDAN ÖNCE DE, BUNDA DA
SİZE MÜSLÜMANLAR ADINI VERDİ Kİ,
PEYGAMBER SİZE ŞÂHİT (VE ÖRNET) OLSUN.
SİZ DE İNSANLARA ŞÂHİT (VE ÖRNEK) OLASINIZ."
(HAC SÛRESİ , 78. ÂYET)
- "BU HÜKÜMLER İLK SAHİFELERDE DE VARDIR.
İBRÂHİM'İN VE MUSÂ'NIN SAHİFELERİNDE."
(A'LÂ SÛRESİ , 18-19. ÂYETLER)
- "KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLER,
KENDİLERİNE O APAÇIK DELİL GELDİKTEN SONRA,
AYRILIĞA DÜŞTÜLER.
KENDİLERİNE DİNİ YALNIZ ALLAH'A HÂLİS KILIP,
O'NU BİRLEYEREK (YALNIZ)ALLAH'A KULLUK ETMELERİ,
NAMAZI KILMALARI, ZEKÂTI VERMELERİ EMREDİLMİŞTİ.
İŞTE DOĞRU DİN OYDU."
(BEYYİNE SÛRESİ , 4-5. ÂYETLER)
BİZ DE ONU DİYORUZ, DİNİN ESÂSI AYNIDIR. ÇARPITANLAR FARKLI GÖSTERİR... YİNE DE, DİNDE ZORLAMA YOK, GAYRIMÜSLİMLER İSTERLERSE, BU DERSLERDEN MUAF TUTULABİLİR... HATTÂ ONLARA PAPAZLAR VEYÂ HAHAMLAR TARAFINDAN AYNI SAATTE, AYRI BİR ODADA DERS VERİLEBİLİR. KISACASI, HERKES DİNİNİ ÖĞRENME HAKKINA SÂHİPTİR, VE ÖĞRENMELİDİR.